Hayal Gücünün Sınıf Öğretmenliği Mesleğinde Kullanılmasına İlişkin Bir Öz-İnceleme

As a primary school teacher (the first author) in this study, I intended to understand, evaluate, and improve my teaching practices regarding “imagination”. I used the “self-study” methodology to make sense of my experiences and explore new ideas, actions, or understandings for my teaching. I conducted my research with 27 third-grade students attending a public primary school in Ağrı in the fall semester of the 2021-2022 school year. I used multiple data collection techniques (i.e., participant observations, reflective diaries, feedback from my students, critical friend and colleagues, and photographs of my teaching activities) to detail the study data and increase its trustworthiness. I organized my findings under three main themes: (1) My professional understanding and future goals. Under this theme, I explained my professional insight and future aspirations. I introduced myself as a teacher constantly questioning her practices, caring about enriching her teaching with different activities, and focusing on opportunities rather than obstacles in her work environment. I also emphasized my aim to design educational materials that will make student learning more meaningful and enjoyable in the future. (2) Activities that reflect my imagination. Under this theme, I provided detailed information about the activities I designed aligned with my imagination and implemented in my classroom to contribute more to students’ learning. (3) Comments of my students, critical friend, and colleagues. Under this theme, I shared my students’, critical friend’s, and colleagues’ comments about the activities I implemented in the classroom. I emphasized that the feedback provided was generally positive and guided my teaching. This study contributes to the literature by exemplifying how I designed the teaching activities using my imagination as a primary school teacher and improved the teaching-learning process by taking it out of the ordinary.Bu çalışmada, bir sınıf öğretmeni (makalenin ilk yazarı) olarak uygulamalarımı “hayal gücü” bağlamında anlamayı, değerlendirmeyi ve geliştirmeyi hedefledim. Araştırmada, deneyimlerimi anlamlandırmak ve mesleğimle ilgili yeni fikirleri, eylemleri ya da anlayışları keşfetmek için “bireysel araştırma” desenini kullandım. Araştırmayı 2021-2022 öğretim yılı güz döneminde Ağrı ilindeki bir devlet ilkokulunda öğrenim gören 27 üçüncü sınıf öğrencimle yürüttüm. Verileri detaylandırmak ve inandırıcılığı artırmak amacıyla birden fazla veri toplama tekniğine başvurdum (katılımcı gözlemlerim, yansıtıcı günlüklerim, öğrencilerim, eleştirel arkadaşım ve meslektaşlarımdan elde ettiğim geribildirimler ve etkinliklere ilişkin çektiğim fotoğraflar). Araştırmada ulaştığım bulguları üç tema altında düzenledim: (1) Öğretmenlik anlayışım ve ileriye dönük hedeflerim. Bu tema altında, sahip olduğum mesleki anlayışımı ve ileriye dönük planlarımı açıkladım. Kendimi, uygulamalarını sürekli olarak sorgulayan, öğretimini farklı etkinliklerle zenginleştirmeye özen gösteren ve çalışma ortamındaki engeller yerine fırsatlara odaklanan bir öğretmen olarak tanıttım. Ayrıca, ileriye dönük olarak öğrenmeyi zevkli ve anlamlı hale getirecek eğitim materyallerini tasarlamak gibi bir gayemin olduğunu ifade ettim. (2) Hayal gücümü yansıtan etkinlikler. Bu tema altında, öğrencilerin öğrenmelerine daha fazla katkı sağlayabilmek adına hayal gücüm doğrultusunda hazırladığım ve sınıfımda uyguladığım etkinlikler hakkında ayrıntılı bilgi verdim. (3) Öğrencilerimin, eleştirel arkadaşımın ve meslektaşlarımın yorumları. Bu tema altında, sınıfta uyguladığım etkinliklere ilişkin öğrencilerimin, eleştirel arkadaşımın ve meslektaşlarımın yorumlarını paylaştım. Bu kapsamda sunulan geribildirimlerin genellikle olumlu ve mesleğim açısından yol gösterici nitelikte olduğunu vurguladım. Bu çalışmanın, bir sınıf öğretmeni olarak hayal gücüme dayalı öğretim etkinliklerini nasıl tasarladığımı ve öğrenme-öğretme sürecini de sıradanlığın dışına çıkarak nasıl gerçekleştirdiğimi örneklendirmesi bakımından alanyazına önemli bir katkı sunduğunu düşünüyorum

Efficacy of subsequent treatments in patients with hormone-positive advanced breast cancer who had disease progression under CDK 4/6 inhibitor therapy

Background: There is no standard treatment recommended at category 1 level in international guidelines for subsequent therapy after cyclin-dependent kinase 4/6 inhibitor (CDK4/6) based therapy. We aimed to evaluate which subsequent treatment oncologists prefer in patients with disease progression under CDKi. In addition, we aimed to show the effectiveness of systemic treatments after CDKi and whether there is a survival difference between hormonal treatments (monotherapy vs. mTOR-based). Methods: A total of 609 patients from 53 centers were included in the study. Progression-free-survivals (PFS) of subsequent treatments (chemotherapy (CT, n:434) or endocrine therapy (ET, n:175)) after CDKi were calculated. Patients were evaluated in three groups as those who received CDKi in first-line (group A, n:202), second-line (group B, n: 153) and ≥ 3rd-line (group C, n: 254). PFS was compared according to the use of ET and CT. In addition, ET was compared as monotherapy versus everolimus-based combination therapy. Results: The median duration of CDKi in the ET arms of Group A, B, and C was 17.0, 11.0, and 8.5 months in respectively; it was 9.0, 7.0, and 5.0 months in the CT arm. Median PFS after CDKi was 9.5 (5.0–14.0) months in the ET arm of group A, and 5.3 (3.9–6.8) months in the CT arm (p = 0.073). It was 6.7 (5.8–7.7) months in the ET arm of group B, and 5.7 (4.6–6.7) months in the CT arm (p = 0.311). It was 5.3 (2.5–8.0) months in the ET arm of group C and 4.0 (3.5–4.6) months in the CT arm (p = 0.434). Patients who received ET after CDKi were compared as those who received everolimus-based combination therapy versus those who received monotherapy ET: the median PFS in group A, B, and C was 11.0 vs. 5.9 (p = 0.047), 6.7 vs. 5.0 (p = 0.164), 6.7 vs. 3.9 (p = 0.763) months. Conclusion: Physicians preferred CT rather than ET in patients with early progression under CDKi. It has been shown that subsequent ET after CDKi can be as effective as CT. It was also observed that better PFS could be achieved with the subsequent everolimus-based treatments after first-line CDKi compared to monotherapy ET.Breast Cancer Consortiu

A self-study on the use of imagination in

Yüksek Lisans TeziBu çalışmada, bir sınıf öğretmeni olarak kendi uygulamalarımı “hayal gücü” bağlamında değerlendirmeyi, anlamayı ve geliştirmeyi hedefledim. Bu genel amaç doğrultusunda aşağıdaki sorular yönlendirici oldu: (1) Nasıl bir öğretmenlik anlayışına sahibim? Öğretmenlik anlayışımın özünde ne bulunmaktadır? (2) Hayal gücü, öğretmenlik anlayışımda nasıl bir konuma sahiptir? Hayal gücümü geliştirmek için ne tür uygulamalar yapıyorum? (3) Öğrencilerimin hayal güçlerini geliştirmek için ne tür uygulamalar yapıyorum? Öğrencilerim bu konuda ne düşünüyor? (4) Hayal gücünün mevcut ilkokul programındaki yeri ve önemi nedir? İlkokul programında öğrencilerin hayal güçlerini geliştirmek için ne tür uygulamalar önerilmektedir? (5) Öğrencilerimin hayal güçlerini geliştirmek için ileriye dönük ne tür uygulamalar yapmalıyım? Etkili ders planları hazırlamak ve uygulamak için hayal gücünden nasıl yararlanabilirim? (6) Öğrencilerin hayal güçlerini geliştirmek için meslektaşlarım ne tür uygulamalar yapmaktadır? Kendi uygulamalarım hakkında meslektaşlarım ne düşünüyor? (7) Hayal gücüyle yoğrulmuş bir meslek anlayışını beslemek ve devam ettirmek için ileriye dönük yapacağım çalışmalar neler olabilir? Araştırmada, hayal gücümün getirileri ile birlikte ulaştığım mesleki yenilikleri sorgulamak için nitel araştırma desenlerinden biri olan “bireysel araştırma” desenini kullandım. Bu yöntemi deneyimlerimi anlamlandırmak ve mesleğim için yeni fikirleri, eylemleri ya da anlayışları keşfetmek için tercih ettim. Bu yöntemle (a) düşüncelerime daha sistematik bir şekilde yansıyarak ve kendi hayal gücümden esinlenerek sınıftaki öğretme-öğrenme sürecinde gerçekleştirdiğim etkinlikleri tanıtmayı ve (b) öğretmenlik anlayışımın önemli bir boyutunu oluşturan hayal gücümün mesleğime, kişisel gelişimime ve kendimi anlamlandırmaya yönelik katkısını incelemeye çalıştım. Araştırmayı, 2021-2022 eğitim-öğretim yılı Güz döneminde Ağrı ili Diyadin ilçesindeki bir ilkokulda öğrenim gören 27 üçüncü sınıf öğrencimle yürüttüm. Verileri detaylandırmak ve inandırıcılığını artırmak için birden fazla veri toplama yöntemine başvurdum (örneğin, sınıf içi uygulamalarım ve gözlemlerim; tuttuğum günlükler; eleştirel arkadaşım, meslektaşlarım ve öğrencilerimle gerçekleştirdiğim görüşmeler; fotoğraflar, vb.). Araştırmada ulaştığım bulguları, sırasıyla, (1) sahip olduğum hayal gücümü yansıtan ve bu araştırma sürecinde uyguladığım etkinlikler, (2) araştırma süreci öncesi mesleki hayatımda uyguladığım etkinlikler, (3) meslektaşlarımın hayal gücü doğrultusunda uyguladığı etkinlikler, (4) uygulamalarım esnasındaki duygu ve düşüncelerimi yansıtan günlükler, (5) eleştirel arkadaşımın ve meslektaşlarımın yorumları, (6) öğrencilerimin öğretme-öğrenme sürecine yönelik görüşleri ve (7) hayal gücü bağlamında ileriye dönük planladığım çalışmalar, şeklinde yedi başlık altında yapılandırdım. Sonuç olarak, öğrencilerimin öğrenmelerine daha fazla katkı sağlayabilmek için hayal gücüm bağlamında uygulamış olduğum etkinliklere yer vererek düşüncelerimi ayrıntılı olarak tuttuğum günlüklerde tanıttım. Günlükler sayesinde fikirlerimi şekillendirdim, yeni fikirler geliştirdim ve farklı fikirleri birbirleriyle ilişkilendirdim. Ayrıca, hayal gücüme dayalı olarak gerçekleştirdiğim etkinlikler hakkında öğrencilerimin, eleştirel arkadaşımın ve meslektaşlarımın kendi bakış açılarıyla yaptıkları değerlendirme ve yorumlarını paylaştım. Bu çalışma, bir sınıf öğretmeninin hayal gücünü kullanarak ders içeriklerini planlamasını ve öğrenme-öğretme sürecini de sıradanlığın dışına çıkararak gerçekleştirmesini örneklendirmesi bakımından alanyazına önemli bir katkı sağlamaktadır.In this research, as a primary school teacher, I aimed to evaluate, understand and develop my teaching practices in the context of “imagination”. In line with this aim, the following questions guided me: (1) What kind of teaching approach do I have? What is at the core of my teaching approach? (2) What position does imagination have in my teaching approach? What kind of teaching practices do I apply to develop my imagination? (3) What kind of teaching practices do I apply to develop my students’ imaginations? What do my students think about this situation? (4) What is the place and importance of imagination in the current primary school curriculum? What kind of teaching practices are recommended to develop students’ imaginations in the primary school curriculum? (5) What kind of future practices should I implement to enhance my students’ imaginations? How can I use imagination to prepare and implement effective lesson plans? (6) What kind of teaching practices do my colleagues use to develop their students’ imaginations? What do my colleagues think about my teaching practices? (7) What can I do to nurture and maintain a profession based on imagination in the future? I used the “self-study research” design, one of the qualitative research designs, to inquire about the professional innovations that I have reached with my imagination gains. I chose this method to make sense of my experiences and explore new ideas, actions, or understandings for my profession. With this method, I tried (a) to introduce the activities I carried out in the teaching-learning process in the classroom through reflecting on my thoughts more systematically and being inspired by my imagination, and (b) to examine the contribution of my imagination to my profession, personal development and making sense of myself. I conducted the research with 27 third-grade students studying in a primary school in Diyadin, a district of Ağrı province, in the Fall semester of the 2021-2022 academic year. I used multiple data collection methods to detail the study data and increase its credibility (such as my teaching practices and observations; my diaries; interviews with my critical friends, colleagues, and students; photographs, etc.). I organized the findings that I have reached in the present study under seven headings including, respectively: (1) activities that reflect my imagination and which I applied during the current research process, (2) activities that I applied in my teaching before the research process, (3) activities that my colleagues applied in line with their imagination, (4) diaries reflecting my feelings and thoughts during my teaching practices, (5) comments from my critical friend and colleagues, (6) my students’ views towards the teaching-learning process and (7) works that I plan for the future in the context of imagination. In conclusion, to be more helpful to my students’ learning, I introduced the activities I have applied in the context of my imagination and detailed my thoughts in my diaries. I shaped my ideas, developed new ideas, and connected different ideas through diaries. In addition, I shared the evaluations and comments of my students, critical friend, and colleagues about the activities I carried out based on my imagination. This study contributes to the literature in terms of exemplifying how a primary school teacher can plan the content of lessons using her imagination and improve the teaching-learning process by taking it out of the ordinary

Evaluation of the current status of traceability in dairy sector in hatay province

Bu çalışmada, Hatay ilindeki süt işletmelerinde izlenebilirlikle ilgili mevcut durumun ortaya konması amaçlanmıştır. Yetmiş sekiz süt işletmesinden, 19’u çalışmadı¤ından ve 4’ü ankete katılmak istemediklerinden dolayı; 55 işletmede yüz yüze anket çalışması yapılmıştır. Anket sonuçlarına göre, işletmelerden sadece 4’ü izlenebilirlik uyguladıklarını belirtmiştir. Gıda mühendisi çalıştıran işletmelerin di¤er işletmelerden izlenebilirlikle ilgili olarak bir adım daha önde oldu¤u gözlenmiştir. ‹şletmelerden %70.2’si izlenebilirli¤in gıda güvenli¤i ve kalitesini destekleyece¤i görüşündedir. ‹şletmelerde izlenebilirlik sisteminin kurulmasındaki engeller olarak; sistemin kurulmasının masraşı bulunması, önceliklerin di¤er eksikliklere verilmesi ve izlenebilirli¤in yasal zorunluluk oldu¤unun bilinmemesi olarak belirlenmiştir. ‹şletmelerin yarısından fazlası yetkin kuruluşlarca izlenebilirlikle ilgili e¤itim düzenlenmesi halinde çalışanlarının katılım sa¤layaca¤ını belirtmiştir. E¤itim talep edenlerin %50’si ise e¤itimin üniversitelerce verilmesi konusunda birleşmektedir. Çalışmaya katılan işletmelerin %93.4’ü yetkili kuruluşlardan konu ile ilgili olarak maddi destek beklentisi içerisindedir. Sonuç olarak, Hatay ilinde süt sektöründe izlenebilirlikle ilgili olarak bilgi yetersizli¤inin, işletmelerin maddi yetersizliklerinin ve e¤itim eksikli¤inin önde gelen problemler oldu¤u görülmektedir.In this study, the status of food traceability in dairy sector in Hatay province was evaluated. Out of 78 registered dairy plants, 55 dairy plants's owners or personnel were interviewed with face-to-face survey technique. Nineteen plants were not in operation and 4 dairy plants did not want to participate. Results showed that only 4 out of 55 dairy plants have applied traceability systems. The dairy plants where food engineers in charge of production are a cut above the others about -traceability-. 70.2% of the participants think that traceability supports food safety. The main barriers confronting the application of traceability systems were high costs, sparing the economical resources to meet the other abstinence in the plants and the lack of knowledge. More than half of the owners would like to attend to a training course on traceability when available. Half of those suggested that the courses should be given by universities. There has been an expectation of a financial support from the competent authority by the 93.4% of participants. According to the survey results, the dairy sector in Hatay has been in difficulties in applying traceability systems due to the economical problems, lack of knowledge and training

Evaluation of the current status of traceability in dairy sector in hatay province

Bu çalışmada, Hatay ilindeki süt işletmelerinde izlenebilirlikle ilgili mevcut durumun ortaya konması amaçlanmıştır. Yetmiş sekiz süt işletmesinden, 19’u çalışmadı¤ından ve 4’ü ankete katılmak istemediklerinden dolayı; 55 işletmede yüz yüze anket çalışması yapılmıştır. Anket sonuçlarına göre, işletmelerden sadece 4’ü izlenebilirlik uyguladıklarını belirtmiştir. Gıda mühendisi çalıştıran işletmelerin di¤er işletmelerden izlenebilirlikle ilgili olarak bir adım daha önde oldu¤u gözlenmiştir. ‹şletmelerden %70.2’si izlenebilirli¤in gıda güvenli¤i ve kalitesini destekleyece¤i görüşündedir. ‹şletmelerde izlenebilirlik sisteminin kurulmasındaki engeller olarak; sistemin kurulmasının masraşı bulunması, önceliklerin di¤er eksikliklere verilmesi ve izlenebilirli¤in yasal zorunluluk oldu¤unun bilinmemesi olarak belirlenmiştir. ‹şletmelerin yarısından fazlası yetkin kuruluşlarca izlenebilirlikle ilgili e¤itim düzenlenmesi halinde çalışanlarının katılım sa¤layaca¤ını belirtmiştir. E¤itim talep edenlerin %50’si ise e¤itimin üniversitelerce verilmesi konusunda birleşmektedir. Çalışmaya katılan işletmelerin %93.4’ü yetkili kuruluşlardan konu ile ilgili olarak maddi destek beklentisi içerisindedir. Sonuç olarak, Hatay ilinde süt sektöründe izlenebilirlikle ilgili olarak bilgi yetersizli¤inin, işletmelerin maddi yetersizliklerinin ve e¤itim eksikli¤inin önde gelen problemler oldu¤u görülmektedir.In this study, the status of food traceability in dairy sector in Hatay province was evaluated. Out of 78 registered dairy plants, 55 dairy plants’s owners or personnel were interviewed with face-to-face survey technique. Nineteen plants were not in operation and 4 dairy plants did not want to participate. Results showed that only 4 out of 55 dairy plants have applied traceability systems. The dairy plants where food engineers in charge of production are a cut above the others about "traceability". 70.2% of the participants think that traceability supports food safety. The main barriers confronting the application of traceability systems were high costs, sparing the economical resources to meet the other abstinence in the plants and the lack of knowledge. More than half of the owners would like to attend to a training course on traceability when available. Half of those suggested that the courses should be given by universities. There has been an expectation of a financial support from the competent authority by the 93.4% of participants. According to the survey results, the dairy sector in Hatay has been in difficulties in applying traceability systems due to the economical problems, lack of knowledge and training

Bir Üniversite Hastanesinde Çalışan Hemşirelerin Fiziksel Kısıtlama Kullanımına İlişkin Bilgi, Tutum ve Uygulamalarının Belirlenmesi

ÖZGiriş ve Amaç: Bu araştırmada, hemşirelerin fiziksel kısıtlama kullanımına ilişkin bilgi, tutum ve uygulamalarını belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem ve Gereçler: Tanımlayıcı tipteki bu araştırma Şubat-Mart 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın evrenini 129 hemşire, örneklemini ise 82 hemşire oluşturmuştur. Verilerin toplanması için Hemşire Tanılama Formu ve Hemşirelerin Fiziksel Tespitlere İlişkin Bilgi Düzeyi, Tutum ve Uygulamaları Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin istatistiksel değerlendirmesinde Mann Whitney U test, Kruskall Wallis ve Pearson Korelasyon testleri kullanılmıştır.Bulgular: Hemşirelerin yaş ortalaması 28.12±5.35’dir. Hemşirelerin Fiziksel Tespitlere İlişkin Bilgi Düzeyi, Tutum ve Uygulamaları ölçeğinden aldıkları puan ortalamaları; ölçek toplam puan için 78.78±6.76, bilgi düzeyi için 9.09±1.16, tutum düzeyi için 32.39±4.93, uygulama düzeyi için ise 37.29±3.86’dir. Hemşirelerin yaşı ile bilgi ve tutum düzeyleri arasında negatif yönde (sırasıyla; p=0.013, p=0.476), uygulama düzeyi arasında ise pozitif yönde (p=0.919) bir korelasyon olduğu belirlenmiştir. Hemşirelerin çalıştıkları bölüm, eğitim düzeyleri, fiziksel kısıtlama ile ilgili bilgi alma durumları ile fiziksel kısıtlama bilgi, tutum ve uygulamaları arasında anlamlı ilişki saptanmamıştır.Tartışma ve Sonuç: Araştırmadan elde edilen bulgulara göre hemşirelerin fiziksel kısıtlama ile ilgili bilgilerinin yüksek, tutum ve uygulamalarının ise olumlu olduğu saptanmıştır.Anahtar kelimeler: bilgi; fiziksel kısıtlama; hemşire; tutum; uygulama</p

Shoreline Extraction and Change Detection using 1:5000 Scale Orthophoto Maps: A Case Study of Latvia-Riga

Coastal management requires rapid, up-to-date, and correct information. Thus, the determination of coastal movements and its directions has primary importance for coastal managers. For monitoring the change of shorelines, remote sensing data, very high resolution aerial images and orthophoto maps are utilized for detections of change on shorelines. It is possible to monitor coastal changes by extracting the coastline from orthophoto maps. Along the Baltic Sea and Riga Gulf, Latvian coastline length is 496 km. It is rich of coastal resources and natural biodiversity. Around 120 km of coastline are affected by significant coastal changes caused by climate change, storms, erosion, human activities and other reasons and they must be monitored. In this study, an object-oriented approach has been proposed to detect shoreline and detect the changes by using 1:5000 scaled orthophoto maps of Riga-Latvia (3bands, R, G, and NIR) in the years of 2007 and 2013. As many of the authors have mentioned, object-oriented classification method can be more successful than the pixel-based methods especially for high resolution images to avoid mix-classification. In the presented study the eCognition object-oriented fuzzy image processing software has been used. The results were compared to the results derived from manual digitizing. Extracted and manually digitized shorelines have been divided in 5 m segments in x axis. The y coordinates of the new nodes were taken from the original “.dxf” file or computed by interpolation. Thus, the RMS errors of selected points were calculated

Efficacy of subsequent treatments in patients with hormone-positive advanced breast cancer who had disease progression under CDK 4/6 inhibitor therapy.

Background There is no standard treatment recommended at category 1 level in international guidelines for subsequent therapy after cyclin-dependent kinase 4/6 inhibitor (CDK4/6) based therapy. We aimed to evaluate which subsequent treatment oncologists prefer in patients with disease progression under CDKi. In addition, we aimed to show the effectiveness of systemic treatments after CDKi and whether there is a survival difference between hormonal treatments (monotherapy vs. mTOR-based). Methods A total of 609 patients from 53 centers were included in the study. Progression-free-survivals (PFS) of subsequent treatments (chemotherapy (CT, n:434) or endocrine therapy (ET, n:175)) after CDKi were calculated. Patients were evaluated in three groups as those who received CDKi in first-line (group A, n:202), second-line (group B, n: 153) and >= 3rd-line (group C, n: 254). PFS was compared according to the use of ET and CT. In addition, ET was compared as monotherapy versus everolimus-based combination therapy. Results The median duration of CDKi in the ET arms of Group A, B, and C was 17.0, 11.0, and 8.5 months in respectively; it was 9.0, 7.0, and 5.0 months in the CT arm. Median PFS after CDKi was 9.5 (5.0-14.0) months in the ET arm of group A, and 5.3 (3.9-6.8) months in the CT arm (p = 0.073). It was 6.7 (5.8-7.7) months in the ET arm of group B, and 5.7 (4.6-6.7) months in the CT arm (p = 0.311). It was 5.3 (2.5-8.0) months in the ET arm of group C and 4.0 (3.5-4.6) months in the CT arm (p = 0.434). Patients who received ET after CDKi were compared as those who received everolimus-based combination therapy versus those who received monotherapy ET: the median PFS in group A, B, and C was 11.0 vs. 5.9 (p = 0.047), 6.7 vs. 5.0 (p = 0.164), 6.7 vs. 3.9 (p = 0.763) months. Conclusion Physicians preferred CT rather than ET in patients with early progression under CDKi. It has been shown that subsequent ET after CDKi can be as effective as CT. It was also observed that better PFS could be achieved with the subsequent everolimus-based treatments after first-line CDKi compared to monotherapy ET